ADANA
Türkiye'nin belki de en lezzetli şehri Adana'ya 29 Ekim'de kısa bir gezi gerçekleştirdik. Ne zamandır gitmek istediğimiz bu şehre, Pegasus kampanya yapınca taa Haziran ayından biletlerimizi almıştık bile. Bir de Erasmus'ta tanıştığımız Adanalı arkadaşımız Sabri bize kendi şehrini gezdirince tam anlamıyla tadından yenmez bir gezi oldu. Sonbaharın bile sonlarına yaklaşırken sokaklarında güneşe ve lezzete doyduğumuz Adana gezimizin bol fotoğraflı anıları aşağıda. Siz de ister kışın, ister baharda Adana'yı mutlaka görün, bir de Aralık ayındaki Kebap ve Şalgam Festivali'ne (Eski Rakı Festivali) denk getirirseniz ne ala.
Adana'da Gezilecek Görülecek Yerler
Sabah erken vardığımız Adana Havaalanı'ndan bizi alan Sabri, doğruca Adana merkezdeki tren garına hareket etti. Daha doğrusu arabayı park etmek için buraya geldik ama tren garının o eski Türk filmlerinden kalma halini görünce bayıldık. Yakınlarındaysanız siz de bakmadan geçmeyin.
Çok sıcak olduğu gibi çok da nemli bir şehir olan Adana inanılmaz yeşil bir yer. Neredeyse tüm caddeler yeşillendirilmiş, peyzaj için çaba sarf edilmiş ve adım başı kocaman parklar var. Caddeler de oldukça düzenli. Tabii nemin etkisiyle tropik diyebileceğimiz türde bitkiler kolayca yetişebiliyor. Bir de her yerde portakal ağaçları var, farmville gibi görünüyor ortalık =).
Yeşil parklarda bolca yürüyüp Kazım Büfe'de muzlu sütümüzü içtikten sonra Seyhan Nehri'nin kenarına geldik. Adana'ya gelip de Taş Köprü'yü görmeyen yoktur. Şehrin sembolü olan bu köprü Yüreğir ilçesiyle Seyhan ilçesini birbirine bağlayan ve Roma döneminden kalan bir yapı. Olanca heybetiyle hala ayakta olan köprü 310 Metre uzunluğundaymış. Saatlerdir yürüdüğümüz için hem biraz dinlenmek hem de rengi maviden yeşile çalan Seyhan Nehri'nin hemen yanına birkaç tabure atan bir çaycıya oturduk ve yorgunluk çaylarımızı içtik.
Daha sonra nehir boyunca yemyeşil yollar arasından yürümeye devam edip Adana Merkez Park'a ulaştık. Türkiye'nin de en büyük parkı olan Merkez Park, Sabancı Merkez Camii'ni de içinde barındırıyor. Sabancı Merkez Camii Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun en büyük camisiymiş. Biz bu hacimde bir yeşilliğe şehrimizden pek alışık değiliz, o nedenle büyülenmiş gibi masmavi Seyhan Nehri'ne, Sinanpaşa Asma Köprüsü'ne ve türlü türlü bitkilere hayran kaldık.
Park 33 hektarlık bir alan kapsıyormuş ve içindeki heykeller Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından yapılmış. 2004'te açılan parkın yerinde eskiden otogar ve tek tük evlerle boş araziler varmış.
Adana'da gezilecek müzeler ise genel olarak dip dibe bulunuyorlar. Adana Büyükşehir Belediyesi'nin eski tip Adana evlerini restore ederek hizmete açtığı Sinema Müzesi ve Atatürk Müzesi Arkeoloji Müzesi'ne sadece 150 m mesafede bulunuyorlar. Sinema müzesinde sinemaya gönül veren ve emeği geçen Adanalılar'ın film afişlerinden kişisel eşyalarına kadar birçok şey sergileniyor. Adana Atatürk Müzesi ise Atatürk'ün 1923 yılında Adana'ya yaptığı seyahatte kaldığı Suphi Paşa Konağı'nın restore edilerek halka açılması ile oluşmuş. İçeride Atatürk'ün Adana seyahati ile ilgili belgeler ve resimler var.
Kazancılar Çarşısı ve Büyük Saat de Adana'nın oldukça hoş tarihi yapıları arasında. Kazancılar Çarşısı tipik bir Kapalıçarşı. Büyük Saat ise 1882'de hizmete giren 32 metre boyunda bir saat kulesi ve yine Türkiye'nin en büyük saatiymiş. Çarşıyı yürürken yüzlerce yıllık ticaret geleneğini bozmayan ama modern hayata da ayak uyduran esnafın mini mini dükkanlarına bakıp nasıl bir mirasın hala ayakta durduğuna şahit olduk. Özellikle de renk renk tesbihler ve muhteşem kokular yayan kebapçılar ilgimizi çekti.
Adana Ulu Camii ise Ramazanoğulları Beyliği'nden kalan bir 16. yy yapısıdır. Aslında Ramazanoğlu Külliyesi'nin bir parçası. Günümüzde ise Adana'nın tam merkezi. Sabancı Camii'nden önce Adana'nın en büyük camisi burasıymış. Memlük ve Selçuklu etkilerinki taşıyan mimarisiyle çok etkileyici bir yapıydı.
Sevgili evsahibimiz Sabri bizi akşamüstüne doğru, ünü dillere destan olan günbatımını izlemek için Çukurova Üniversitesi'ne götürdü. Seyhan Baraj Gölü'ne karşı gördüğümüz bu manzara herhalde bugüne kadar bir okul kantininde gördüğümüz en muazzam manzaraydı. Bu manzaraya rağmen buradan mezun olabilen arkadaşları can-ı gönülden tebrik ediyoruz. Biz de diğer öğrenciler gibi bu manzarayı izleyerek çayımızı içtik ve bu uzun günün yorgunluğunu üzerimizden attık.
Adana'da Ne Yenir?
Geldik gezinin en can alıcı noktasına. Herkesin rüyalarını süsleyen Adana mutfağına kısa da olsa bir dalış gerçekleştirdik. Daha önce de söylediğimiz gibi sabahın erken saatlerinde geldiğimiz için güne Kazım Büfe'de muzlu süt ve kaşarlı tost ile başladık. Bu muzlu süt geleneğini gelmeden önce bilmiyorduk ama Adana'da ne kadar yaygın olduğunu görünce çok şaşırdık. Sanırım en iyi muzlu sütün Kazım Büfe'de olduğu genel anlamda kabul görmüş bir şey. İlginç bir başka anekdot da bir muzlu süt istediğinizde bir büyük bardak ve bir küçük bardak geliyor, yani aslında iki kişiye bir muzlu süt fazla bile geliyor, aklınızda olsun. Havalar çılgın sıcakken çok iyi gidecek bu içecek tatlı sevenler için biçilmiş kaftan.
|
Adana kebap yemek için ise Dede Kebap'a gittik. Şehrin ana arterlerinden biri olan Turgut Özal Caddesi üzerinde bulunan bu mekan oldukça kaliteli. Adana'dan beklenmeyecek bir sürprizle önden köri soslu makarna geliyor. Devamında ise envai çeşit meze ile masayı donatıyorlar. Kebapçıda ne makarnası demeyin, çok lezzetli. Bir de közlenmiş mantarlarını hala unutamıyoruz. Ardından fındık lahmacun ve adana kebaplar geliyor. Bizce, muhteşem lezzetliler. Yani en azından bugüne kadar yediğimiz adana kebaplar bunun yanında biraz zavallı kalıyor.
İşin komik tarafı, fırlama garsonumuz onca yemekten sonra "Valla bırakmam, ciğer de yaptıracağım size" diye tutturdu. Defalarca karşı çıksak da önünü alamadık, iyi madem birer şiş yaptır dedik. Çok sıcak bir kapta yanma tehlikesi ile birlikte masamıza getirilen ciğer kabından bakın ne çıktı? =D
Arzu Şalgam ise Adana'nın bir başka spesiyalitesi olan şalgam suyunu denemek için en ideal noktalardan biri. Tamamen doğal fermentasyon ile yapılıyormuş. İsterseniz havuçlu olarak da sunulan şalgam suyu mor havuç, şalgam turbu ve mayalanmış bulgurun fermente edilmesi sonucu oluşan kırmızı ve ekşi bir içecek. Biz çok sevdik. Artık şalgamda master seviyesine geldiğimiz için bir daha plastik şişedekilere dönüş yapabileceğimizi zannetmiyoruz. Bu arada bu tip büfeler sokakta mahallenin barları gibi hizmet veriyorlar. Geçerken duruyor, sipariş edip, orada ayakta diğer insanlarla sosyalleşirken tüketiyorsunuz. O yüzden de günlük hayatın gerçek anlamda bir parçası olmuşlar.
|
Son olarak, döneceğimiz günün sabahı, kahvaltıda ciğer yiyeceğimiz için hem heyecanlı, hem de biraz tedirgindik. Yani, çok ağır olmalı diye düşünüyorduk ama herkesten duyduklarımız ve diğer seyahat sitelerinde okuduklarımıza bakılırsa, bunu denemeden dönmek ayıp olacaktı. Sonuç olarak Birbiçer Kebap'ta bu lezzeti tatmaya gittik. Yine masaya gelen domates, çoban salatası, maydanoz, soğan gibi ikramlardan başımız dönmüşken, ocak başından alınır alınmaz getirilen ciğer şişler bizi çok mutlu etti. Gerçekten kahvaltıda yenecek kadar varmış, insan bunun hayaliyle erken uyanabilir.
Adana'da Nerede Kalınır?
Biz şehir merkezine 5 km mesafede bulunan Anemon Hotel Adana'da kaldık. M1 Real AVM'nin hemen yanında bulunan otel çok hoş tasarlanmıştı ve kahvaltısı harikaydı. Bu otelle ilgili deneyimimizi çok detaylı olarak burada paylaştık.