Haziranın son haftasında, annemlerin çılgın üniversite arkadaşlarıyla oluşturduğumuz 14 kişilik bir ekiple 3 günlüğüne Samos'a gittik. Gitmeden önce, sorduğum çoğu insan "Aman, ne çirkin yer!", "Orda görecek hiçbir şey yok ki." gibi tepkiler verdi ve ben açıkçası çok çirkin bir ada bekliyordum. Gel gelelim, 3 günün buraya yetmeyeceğini ancak gidince anladım. Bu kısa gezimizin notlarını yaz bitmeden paylaşmak istedik, çünkü Samos, ulaşımı çok kolay, yazlık bir destinasyon.
Samos'a Nasıl Gidilir?
Biz İzmir'de ikamet ettiğimizden, en kolay ulaşım yolumuz Kuşadası'ndan feribot ile gitmekti. Biletlerimizi Meander Travel'dan temin ettik. Gidiş-dönüş feribot bileti, eğer aynı gün dönecekseniz 40 Euro, eğer birkaç gün kalacaksanız 55 Euro. Yeşil pasaporta vize istemeyen Samos, umumi pasaportlara vize uyguluyor. Schengen'iniz varsa girebilirsiniz, eğer yoksa, belgelerinizi 45 Euro ücret ile birlikte Meander Travel'a, gitmenizden 2-3 gün öncesine kadar ulaştırmanız yeterli, sonra kapıda vize alabiliyorsunuz.
Samos'ta Nerede Kalınır?
Biz, feribot iskelesine yakın olması açısından Samos Town'da bulunan Aria Boutique Hotel'i tercih ettik. Temiz ve güleryüzlü bir oteldi, fakat hiçbir özelliği yoktu. Yine de böyle seyahatlerde, ben yatak ve duş açısından temiz olmasını yeterli buluyorum. Otelin kendi kahvaltısı çok sıradandı fakat isterseniz, sabah sizi araçlarıyla başka bir açık büfe kahvaltıya götürebiliyorlar, bu da fiyata dahil.
Biz İzmir'de ikamet ettiğimizden, en kolay ulaşım yolumuz Kuşadası'ndan feribot ile gitmekti. Biletlerimizi Meander Travel'dan temin ettik. Gidiş-dönüş feribot bileti, eğer aynı gün dönecekseniz 40 Euro, eğer birkaç gün kalacaksanız 55 Euro. Yeşil pasaporta vize istemeyen Samos, umumi pasaportlara vize uyguluyor. Schengen'iniz varsa girebilirsiniz, eğer yoksa, belgelerinizi 45 Euro ücret ile birlikte Meander Travel'a, gitmenizden 2-3 gün öncesine kadar ulaştırmanız yeterli, sonra kapıda vize alabiliyorsunuz.
Samos'ta Nerede Kalınır?
Biz, feribot iskelesine yakın olması açısından Samos Town'da bulunan Aria Boutique Hotel'i tercih ettik. Temiz ve güleryüzlü bir oteldi, fakat hiçbir özelliği yoktu. Yine de böyle seyahatlerde, ben yatak ve duş açısından temiz olmasını yeterli buluyorum. Otelin kendi kahvaltısı çok sıradandı fakat isterseniz, sabah sizi araçlarıyla başka bir açık büfe kahvaltıya götürebiliyorlar, bu da fiyata dahil.
Samos'ta Neler Yapılır?
Samos'ta yapılacak en güzel şey denize girip yemek yemektir, ama tabii ki arkeolojik şehirler de gezebilirsiniz. Biz yaz sıcağında kendimize bu işkenceyi yapmadık =). Sabah 9'da Kuşadası'ndan kalkan feribotumuz 11:30 civarında Samos'a vardı, yarım saat kadar gümrük işleriyle uğraştıktan sonra hemen limanın karşısında bulunan Sixt'ten daha önceden kiraladığımız arabaları almaya gittik ve öğrendik ki, bizim fiyata sigorta dahil değilmiş. Neyse sonuç olarak, Samos'ta ortalama bir araba kiralamanın günlüğü yaklaşık 50 Euro'ya geliyor, aklınızda olsun. Bu arada, eğer Samos'ta araba kiralamıyorsanız, hayat çok zor çünkü aynı Çeşme'deki gibi ulaşabileceğiniz yerler çok kısıtlı.
Her neyse, biz otelimize çantalarımızı attığımız gibi kendimizi dışarıya attık ve dar, sevimli sokaklardan Mytilini'ye doğru yol aldık. Bu minik kasabada, babamın arkadaşlarının bir tanıdığı olan Kasap Niko'yu ararken, kendisinin berberde olduğunu esnaftan ögrendik ve köy meydanındaki çay bahçesinde kendisiyle buluştuk. Samos'ta bir portakal suyu furyası var, genel olarak, biz nasıl "Hadi bir çay içelim" diyorsak onlar da portakal suyu veya frappe içiyorlar. Biz de öyle yaptık ve portakal suyumuzu yudumladıktan sonra Niko bizi Pythagorio taraflarında bir plaja götürdü. Zaten çok acıkmış ve yorulmuş olduğumuzdan biz günün geri kalanını bu plajda denize girip dinlenerek geçirdik ve akşam erkenden otele dönüp uyuduk.
Samos'ta yapılacak en güzel şey denize girip yemek yemektir, ama tabii ki arkeolojik şehirler de gezebilirsiniz. Biz yaz sıcağında kendimize bu işkenceyi yapmadık =). Sabah 9'da Kuşadası'ndan kalkan feribotumuz 11:30 civarında Samos'a vardı, yarım saat kadar gümrük işleriyle uğraştıktan sonra hemen limanın karşısında bulunan Sixt'ten daha önceden kiraladığımız arabaları almaya gittik ve öğrendik ki, bizim fiyata sigorta dahil değilmiş. Neyse sonuç olarak, Samos'ta ortalama bir araba kiralamanın günlüğü yaklaşık 50 Euro'ya geliyor, aklınızda olsun. Bu arada, eğer Samos'ta araba kiralamıyorsanız, hayat çok zor çünkü aynı Çeşme'deki gibi ulaşabileceğiniz yerler çok kısıtlı.
Her neyse, biz otelimize çantalarımızı attığımız gibi kendimizi dışarıya attık ve dar, sevimli sokaklardan Mytilini'ye doğru yol aldık. Bu minik kasabada, babamın arkadaşlarının bir tanıdığı olan Kasap Niko'yu ararken, kendisinin berberde olduğunu esnaftan ögrendik ve köy meydanındaki çay bahçesinde kendisiyle buluştuk. Samos'ta bir portakal suyu furyası var, genel olarak, biz nasıl "Hadi bir çay içelim" diyorsak onlar da portakal suyu veya frappe içiyorlar. Biz de öyle yaptık ve portakal suyumuzu yudumladıktan sonra Niko bizi Pythagorio taraflarında bir plaja götürdü. Zaten çok acıkmış ve yorulmuş olduğumuzdan biz günün geri kalanını bu plajda denize girip dinlenerek geçirdik ve akşam erkenden otele dönüp uyuduk.
Ertesi sabah erkenden hazırlanıp otelimizde basit bir kahvaltı yaptıktan sonra yine arabalarımıza atladık ve gezi listemizdeki dağ köyleri Vourliotes ve Manolates'e doğru yol aldık. Yolları biraz virajlı ve dar olmakla beraber Vourliotes çok çok sevimli bir minik köy. 40 dakika kadar etrafta yürüyüp yine köy meydanında birer frappe içtikten sonra araçlarımıza geri dönüp daha da virajlı yemyeşil dağ yollarından Manolates'e geçtik. Bu yollarla ilgili dikkatimizi çeken bir şey, neredeyse her 100 metrede bir minik bir kilise maketi gibi kuş evi boyutunda yapılar yol kenarlarında duruyor. Hepsinin önünde birer cam kapağı var, dayanamayıp bir tanesini karıştırdık ve içinde mini ikonaların ve mumların bulunduğunu gördük.
Her neyse, Manolates seramik işçiliğiyle ünlü küçücük ve yeşil bir köy. Rengarenk sardunyalar ve seramik süs eşyaları bulabileceğiniz irili ufaklı dükkanlar mevcut. Biz köyün içinde sevimli bir bahçede öğlen yemeği yemeyi tercih ettik ama üşenmez de tepeye kadar tırmanırsanız harika manzaralı başka bir restoran da var. Patlıcan musakkayı denemenizi şiddetle öneririm, bizden oldukça farklı olarak, beşamel sosla ve kaşar peyniriyle güveçte geliyor.
Manolates'teki el işi dükkanlarını biraz daha gezdikten sonra, birçok insanın tavsiyesi üzerine Lemonaki Beach denilen bir plaja dogru inişe geçtik ve gerçekten turkuaz sularda serinledikten sonra manzaranın tadını çıkararak dinlendik. Bu beach mutlaka denize girilmesi gereken yerler listenizde yer almalı.
Sıra akşam yemeğine gelince, yine denizin tam kenarında salaş balıkçılarıyla ünlü Posidonio'ya, virajlı ada yollarından ve tarlaların arasından gün batımında ilerleyerek geldik. Muhtemelen herkes aynı şeyi söylüyordur ama Samos, Çesme'deki veya genel olarak Türkiye'deki deniz ürünü, meze ve rakı satan yerlerden çok daha ucuz ve porsiyonlar da çok daha büyük. Biz genel olarak kalamar, saganaki, karides ve salata tarzı mezeleri ouzoyla birleştirip çok hoş yemekler yedik.
Ertesi sabah, Samos'taki son günümüzdü. Biz de Pythagorio'nun içini görüp, o tarafta bir denize girmeye karar verdik. Kasabanın içi, diğer yerlere kıyasla biraz daha büyük ve daha çeşitli dükkanlar mevcut. Biraz hediyelik eşya bakınıp, sahilde bir kafede kahvelerimizi yudumladıktan sonra sahilde biraz daha yürüdük ve ünlü Pisagor heykelini görmüş olduk. Pisagor Samos'luymuş ve bu bölge de adını ondan alıyormuş. Hemen bu heykelin arkasındaki plaj ise kumlu, berrak ve serin sularıyla bence harikaydı. Feribota kadar olan zamanımızı burada denize girip bir şeyler atıştırarak geçirdik. Hasan isimli çalışan bize çok güleryüzlü davrandı ve zaten uygun olan fiyatlarda bir de indirim yaptı.
Ertesi sabah, Samos'taki son günümüzdü. Biz de Pythagorio'nun içini görüp, o tarafta bir denize girmeye karar verdik. Kasabanın içi, diğer yerlere kıyasla biraz daha büyük ve daha çeşitli dükkanlar mevcut. Biraz hediyelik eşya bakınıp, sahilde bir kafede kahvelerimizi yudumladıktan sonra sahilde biraz daha yürüdük ve ünlü Pisagor heykelini görmüş olduk. Pisagor Samos'luymuş ve bu bölge de adını ondan alıyormuş. Hemen bu heykelin arkasındaki plaj ise kumlu, berrak ve serin sularıyla bence harikaydı. Feribota kadar olan zamanımızı burada denize girip bir şeyler atıştırarak geçirdik. Hasan isimli çalışan bize çok güleryüzlü davrandı ve zaten uygun olan fiyatlarda bir de indirim yaptı.
Buradan sonra otele gidip eşyalarımızı topladık ve akşam üzeri 6'daki feribotla ile tekrar Kuşadası'na döndük. Ben 3 günün uzun olduğunu düşünürken, Samos'ta uzunca bir deniz - güneş - kum tatili yapılabileceğini gördüm. Hem doğası, hem de plajlarıyla çok hoş bir yerdi ve tam yerinde kalabalığıyla insanı gerçekten tatilde hissettiriyordu. Zaten gidiş geliş de çok rahat, bence hiç durmayın, atlayın bir feribota ve komşu plajların tadını çıkarın.