IPOH
Cameron Highlands gezisi dönüşü için normalde hiç yapmayacağımız bir şey yaparak Kuala Lumpur’a dönüş biletimizi almayı son dakikaya bırakmıştık. İyi ki de öyle yapmışız çünkü dönüş günü bir gece de Ipoh’da kalmaya karar verip ani bir plan yapmış olduk. Daha önce de uzun yol yaparken ara vermek veya sadece gezmek için Malezya’nın turistik olmayan Kuala Terrangganu ve Mersing gibi küçük şehirlerine gitmiştik ama ufak bir köy hayatı ve harika bir doğadan başka bir şeye pek rastlamamıştık. Bu yüzden Ipoh şehrini de öyle özelliksiz bir şehir zannederek yola koyulduk ama meğerse çok yanılmışız.
Ipoh’nun, Malezya’nın dördüncü büyük şehri olduğunu ve Kuala Lumpur’un karmaşasındansa çok daha rafine bir hayata sahip olduğunu şaşırarak öğrendik. Butik otelleri, kibar insanları, kendine has mimarisi ve dimağımızda yer eden lokal lezzetleriyle, “Bir daha ne zaman geliyoruz?” sorusunu bize hemen sordurttu.
Malezya’da Malaylar, Çinliler ve Hintliler uyum içinde bir arada yaşıyor. Haliyle bazı şehirlerde Malaylar çoğunluktayken, bazılarında da Çinliler çoğunlukta olabiliyor. Ipoh da Çinliler’in çoğunlukta olduğu şehirlerden ve gerek yemek gerekse mimari olarak bu, çok net görülüyor. Laf aramızda, Çinliler’in yemekleri de, şehirleri de Malaylar’ınkine göre daha ilginç ve daha rafine oluyor bir şekilde.
Biz de iyi düzenlenmiş şehir merkezini, çok sevdiğimiz kolonyal yapıları ve Ipoh’nun meşhur yemeklerini çok hoşumuza giderek keşfettik. Hatta Malezya’da ömür geçirecek olsak burada yaşar mıyız diye bile düşündük. Açıkçası Kuala Lumpur’dan çok daha hip ve çekici bulduk bu şehri. Siz de Kuala Lumpur’da uzun zamanınınız olursa buraya bir buçuk iki gününüzü ayırabilirsiniz.
IPOH'DA GEZİLECEK YERLER
KONG HENG SQUARE
Gelelim Ipoh’nun esas canlı merkezine. 1970’lerde ekonomik yıldızı sönen Ipoh’nun şehir merkezindeki bazı binalar boşaltılarak maalesef kaderlerine terk edilmişler. Fakat yakın zamanda çok başarılı bir şehir merkezi canlandırma projesiyle Kong Heng Meydanı ortaya çıkmış.
İkinci Dünya Savaşı öncesinden kalan iki tane yapının cepheleri ve avlularının eli yüzü düzeltilerek müthiş bir kültürel alan yaratılmış. Eli yüzü düzeltilmiş derken, parlak renklere boyanıp müze gibi yapıldığı anlaşılmasın lütfen. Terk edilmiş binaların bütün karizması korunarak, bu alanın tüm kimliği kendisine iade edilmiş.
Kafeler, butik oteller, duvar resimleri, sokak satıcıları ve bir berber dükkanıyla, çelik, cam ve gökten yere uzanan sarmaşıklar bir araya gelince çok hip bir ortama dönüşmüş. Adeta bir pinterest karesi diyebiliriz. Biz bu küçük kent meydanına geldiğimizde şans eseri bardaktan boşanırcasına yağmur başladı. Biz de, yine bu ortama uygun dizayn edilmiş Plan B isimli Restaurant’a oturup uzun uzun kahve içtik ve tabii ki bir sürü Instagram’lık fotoğraf çektik.
CONCUBINE LANE
Bu daracık sokak, zamanında Çinli ve İngiliz iş adamlarının metreslerini yerleştirdikleri, zaman zaman da afyon içmeye gittikleri bir yermiş. Bugünse yine çok canlı bir sokak, kafeler ve dükkanlarla dolu. Biraz fotoğraf çektikten sonra bir büfeden taze sıkılmış mango suyu alarak hemen karşısındaki Kong Heng Square’e geçebilir veya envai çeşit incik boncuk ve Çin malının satıldığı dükkanların altını üstüne getirebilirsiniz.
HAN CHIN PET SOO
Zamanında kalay madenciliği için Malezya’ya gelip yerleşen Hakka Çinlileri’nin boş zamanlarında kumar oynayıp afyon içmeye geldikleri kulüp binasını bugün müzeye çevirmişler. Giriş ücretsiz ama programları çok yoğun, o yüzden websiteleri üzerinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Fakat biz rezervasyon yaptırmamıza rağmen, küçücük bir binanın turunun 1.5 saat olması gerçeğiyle yüzleşmekte zorlandığımız için ve açıkçası bir rehber tarafından gezdirilmeyi hiç sevmediğimiz için kapısından döndük =D Onun yerine hemen bitişikteki Ho Yan Hor Müzesi’ni gezmeyi tercih ettik.
HO YAN HOR MÜZESİ
Müze dediğimize bakmayın, burası zamanında Ho Kai Cheong isimli bir amcanın, kendine özgü bitkisel çay karışımını satmaya başladığı mütevazi evi. Ho Kai amca 4 Dolar ile başladığı ve evinin önünde seyyar olarak sattığı Ho Yan Hor çayından, deyim yerindeyse bir imparatorluk kurmuş. İçeride de bunun hikayesi ve amcanın bazı ev eşyaları sergileniyor. Eh, iflah olmaz çay tiryakileri olarak burası bize çok daha ilginç geldi tabii. Bir de çıkmadan önce birkaç bitkisel çay denetiyorlar ama almak için baskı kurmuyorlar. Çok gerek yok ama isterseniz değişik bir deneyim yaşayabilirsiniz ve dışarıdaki tropik sıcaktan kaçıp klimada serinlemek için de alternatif yaratmış olursunuz.
PASAR MALAM - GECE PAZARI
Malezya gece pazarlarıyla ünlüdür. Tropik bir iklime sahip olduğu için, haliyle hayat daha çok hava kararınca canlanıyor. Dolayısıyla bir şehirde birçok gece pazarı olabiliyor. Aynı Türkiye’deki pazarlar gibi meyve sebze satan da var, kıyafet, takı, incik boncuk satan da. Fakat Malezya gece pazarlarının en güzel tarafı Malay sokak yemeklerini çok ucuza alıp deneyebilmenizdir.
Ipoh’nun da birçok gece pazarı var ama biz otelimize yakın olan Jalan Dato Tahwil Azhar üzerindeki Gerbang Malam’ı gezelim dedik. Bayağı canlıydı, taklit güneş gözlüklerini denemekten yorulunca Gökay 1 saatlik ayak masajı yaptırdı ama maalesef kadınlarda çok sıra vardı, ben yaptıramadım. Onun yerine sarışın beyaz tenli bir yabancıyla konuşmak için can atan sevimli Malay kadınlarla hoş beş ettim. Zaten Gökay’ın ayak masajı da çok acıtmış, haha.
MEMORY LANE FLEA MARKET - BİT PAZARI
Memory Lane bit pazarı, Jalan Lim Bo Seng caddesi boyunca her Pazar sabahı kurulan oldukça büyük bir bit pazarı. İkinci el tonlarca ıvır zıvır, antikalar ve çalıntı malların satıldığı pazara girerken ne kadar kalabalık olduğunu fark etmemişiz, afakanlar basınca koşar adım uzaklaştık oradan. Fakat Pazar sabahı oradaysanız bunu bir görün mutlaka. Buradaki ikinci el eşyaları kullanmaya gönlünüz el verirse de Ipoh’dan bir hatıra almış olursunuz ama üç nesildir kullanılan bir Çin usulü yemek çubuğunu evinize sokar mısınız bilemiyorum. Yani çok da ikinci el diyemeyiz bu mallara aslında, daha çok beş filan.
IPOH RAILWAY STATION - IPOH TREN İSTASYONU
Bu ufak şehrin bir zamanlar çok önemli bir merkez olduğu gezerken hemen anlaşılıyor. Gerçekten de 1800’lerde kalay madeni açısından çok zengin olduğu için Malezya’nın ikinci başkenti gibiymiş. Gel gelelim, 1970’lerde ekonomisi kötüye gidince buraya pek gökdelen yapmamışlar da şehir kendi dokusunu koruyabilmiş. İşte Ipoh tren istasyonu da 1800’lerden kalma, aslında bir hastane olarak inşa edilmiş kolonyal bir İngiliz yapısı. Şehirde devasa başka yapı olmadığı için de bu tip kolonyal yapılar olanca haşmetiyle şehrin göbeğinde hayatlarına devam ediyorlar. Ipoh - Kuala Lumpur trenleri de 2007’den beri gerçekten buradan kalkıyor. Bir de bu istasyonun bünyesinde, şu anda kapalı olan The Majestic Station Hotel var. Kendisine Malezya’nın Taj Mahal’i deniyormuş, hani şu teraslarında cin tonik içilen, palmiyelerle süslü yapılardan biriymiş. Ipoh Tren İstasyonu’nun hemen karşısında yine tarihi Ipoh belediye binası ve adalet sarayı var.
BIRCH MEMORIAL CLOCK TOWER - SAAT KULESİ
Yine İngilizler’den kalma bir saat kulesi. Sadece fotoğraf çekmek için güzel ama tam karşısındaki Sultan İdris Shah Camisi gün batımında harika bir manzaraya dönüşüyor.
IPOH'NUN KÖPRÜLERİ
Gitmeden önce okuduğumuz hiçbir yerde rastlamadık ama Ipoh'nun köprüleri bizi kendine hayran bıraktı. Hele ki köprülerin ayaklarında yürüyüş yapılabilen yemyeşil dere kenarı patikaları tam bir cennet gibiydi. Ipoh'nun ortasından geçen nehrin üzerinde birçok köprü var ama biz tarihi şehir merkezine uzanan iki tanesini kullandık.
IPOH'DA NE YENİR?
Ipoh yemek açısından bir cennet. Ipoh’nun yerel lezzetlerini ufak sokak lokantalarında çok ucuza deneyebilirsiniz. İlk bakışta insanın Malezya sokak lokantalarına giresi gelmeyebiliyor ama inanın o amcaların bazıları belki elli yıldır o noodle’ları pişiriyor. Şu ana kadar da Malezya’da neredeyse hiç zehirlenmedik, hatta midemiz bile yanmadı. Girin içeri ve 10-15 Ringgit’e yeni lezzetleri ısmarlayın gitsin. Ya da bizim yaptığımız gibi yapın ve Löplöpçüler’in Malezya restoran tavsiyelerini deneyin =D Pişman olmayacağınız garanti. Tabii Ipoh’da sadece esnaf lokantaları yok, çok şık restoranlar ve çok havalı kafeler de var. Butik otellerin hepsinin de giriş katında acayip hip restoranları oluyor, biz de bir tanesini denedik ve çok iyi sonuç aldık.
LOU WONG RESTAURANT
Jalan Yau Tet Shin, 49 numaradaki bu mekan, Ipoh’nun meşhur haşlanmış tavuğu ve soya filizlerinin satıldığı lokanta. Bu yemeği birçok lokantada bulabilirsiniz ama burası “ilk ben yaptım” diyormuş. Biz de gittik denedik, çok bir özelliği yok açıkçası. Asya’da tavuk, Türkiye’deki ekmek gibi bir şey, her köşe başında, her an her yerde bulabilir ve yiyebilirsiniz. Hatta sokaktan çevirdiğiniz yerlilere sorsanız yüzde doksanı tavuk pilav yemenizi önerir.
İşte Lou Wong da her Çin restaurantında bulabileceğiniz, aşırı haşlanmış ve pamuk gibi olmuş bir parça tavuk ve yanında bir kase soya filizini kişi başı 10 Ringgit’e satıyor. Soya filizinin çok delisi olmadığımızdan biz, bir salata iki tavuk söyledik. Fena değildi, bir öğlen yemeği için denenebilir.
SIN ENG HEONG
Jalan Mustapha Al-Bakri’de bulunan bu dükkanı hemen tanıyacaksınız çünkü genelde önünde 20-30 kişilik bir kuyruk oluyor. Hiç düşünmeyin ve sıraya girin. Bizim eski tip bakkallara benzeyen bu dükkanın ufak bir bölümü de fırın ve bayağı yaşlı Çinli bir amcayla teyze durmaksızın kaya puff hazırlayıp fırına atıyorlar, herkes de kutu kutu alıyor. Kaya puff nedir sorusunu cevaplamak için öncelikle kayanın ne olduğunu anlatmak lazım. Kaya, hindistan cevizinden yapılan bir reçel ama daha çok krem kıvamında bir şey. Kaya puff da, içine hindistan cevizi reçeli konmuş küçük tazecik çörekler. İster kahvaltıda, ister çay kahvenin yanında müthiş bir lezzet ama bu dükkanınki gerçekten lezzette uzay. O yüzden bir deneyeyim, sonra bakarım demeyin 10’lu kutuyu alın geçin. Zira ertesi sabah otelde önünüze kahvaltı diye tavuk pilav koyduklarında çayınızla bunları yerken bize teşekkür edeceksiniz. Bu arada 10’lu kutu 10 ringgit, yani tanesi 1 ringgit.
THEAN CHUN RESTAURANT
Kong Heng Square’in çok yakınında (Jalan Bandar Timah, 73), 40 yıldır aynı yerde aynı yemeği yapan bir esnaf lokantası. Alamet-i farikası “kai see hor fun” yani tavuklu karidesli noodle çorbası. Gerçek tavuk suyunun içine haşlanmış noodle, lime lime tavuk etleri ve bir iki tane Jumbo karides konmasıyla bu harika lezzet ortaya çıkıyor. Bir kase 7 ringgit civarında.
Thean Chun Restoran çok büyük aynaları olduğu için, halk arasında aynalı salon diye de biliniyormuş. Oturduğunuz yerden diğer müşterileri izleyebiliyorsunuz. Bu arada, restoran aslında iki üç işletmenin ortak salonu gibi işliyor. Yani kai see hor fun ısmarladıktan sonra hemen yan sokaktaki amcadan da 10 ringgit’e 10’lu satay ısmarlayabilirsiniz. Satay nedir derseniz, tavuk veya domuz etinden hazırlanan marine edilip kömür ateşinde pişirilmiş çöp şiş. Fakat esas özelliği yanında getirdikleri fıstık ezmeli acılı sosu, ay hiç olur mu çöp şişle fıstık ezmesi diye düşünebilirsiniz ama çok yakışıyor ilginç bir şekilde.
FUNNY MOUNTAIN
Funny Mountain (Jalan Theater, 49) tam bir köşe büfesi mantığıyla işliyor. Oturma yeri yok ve sadece iki ürün satıyorlar: soya sütü ve soya sütünden yapılan bir muhallebi olan “tau fu fah”. Bu sefer büfede sadece insanlar değil, arabalar da kuyruğa girip bekliyorlar, tatlısını alan arabasına binip gidiyor. Çok muhteşem değil ama benim gibi nötr tatlara bayılıyorsanız, tau fu fah çok hafif çok güzel sıcak bir puding. Plastik kapta alıp istediğiniz yerde yiyebilirsiniz, tanesi 2 Ringgit.
IPOH BEYAZ KAHVESİ
Ipoh beyaz kahvesi, yine Ipoh’nun meşhur ürünlerinden. Aslında bu kahveyi Malezya’nın birçok yerinde white coffee adı altında bulabilirsiniz. Biz daha önce deneyip pek hoşlanmadığımız için Ipoh’da bunun peşine düşmedik. Ipoh White coffee, kahve çekirdeklerinin palmiye yağından yapılma margarinde kavrulmasıyla hazırlanan, Nescafe gibi suda çözünebilir bir kahve. Kafelerde de konsantre süt ile karıştırıp getiriyorlar, biraz ağır bir içecek ama denemek isterseniz, Nam Heong Coffee Shop, beyaz kahveyi ben icat ettim diyormuş, aklınızda olsun.
HAPPY CAFE
Happy Eight Ipoh (Jalan Market, 46) aslında Ipoh’da bulunan bir butik otel zinciri. Biz de kendi otelimize doğru yürürken kapısından içeri doğru çekildik ve akşam yemeğimizi otelin kafesi olan Happy Cafe’de yemeye karar verdik. Menüleri yerel Malay lezzetlerinin batıya uyarlanmış hali diyebiliriz.
Biz tavuk pirzola, sebzeli tavuk şiş ve bir tür Çin mantısı olan gyoza yedik ve taze portakal suyu içtik. Tamamen bize özel olan, hasırlarla ayrılmış ufak bir odada, masif ahşap bir tezgahta yediğimiz yemek masal gibiydi. Döşemenin cam olup, ayaklarımızın altında yüzen irice koi balıkları zaten gerçeklik algımızı da hepten yok etti. Lezzetler ilahi değildi ama yine de bayağı iyiydi. Toplam hesabımız aşağı yukarı 50 Ringgit geldi diye hatırlıyorum.
PURPLE CANE TEA HOUSE
Purple Cane Tea House (Jalan Dato Tahwil Azar,2) dışarıdan hiç dikkat çekmese de, içeri girince başka bir dünyaya girmiş gibi oluyorsunuz. Giriş kısmında, menülerine koydukları çayları paketlemiş satıyorlar. Biraz daha içeri girdiğinizde ise, cam bölmeden gelen doğal ışık ile aydınlatılmış bir iç avluya giriyorsunuz. Biz hemen minderlerin üzerine yere oturabildiğiniz sedir benzeri masalardan birine kurulduk.
Aç olsak yemek de yerdik çünkü yan masaların tabaklarındakiler muhteşem görünüyordu. Menüdeki “eight treasures” (sekiz hazine) çayı ilgimizi çekse de yorgun olduğumuz ve biraz da Türk çayını özlediğimiz için siyah çaylardan birini ısmarladık. Ah bir bilseydik, eight treasures çayı meğerse her derda devaymış. Neyse, artık bir dahaki sefere. Siz çayı söyleyince, getirip önünüzde taze taze demliyorlar, sıcak su bittikçe de siz dur diyene kadar demlemeye devam ediyorlar. Yani anlayacağınız, bir tavla eksik =)
POMELO
Bu Ipoh’ya özgü bir meyve ama Malezya’nın her yerinde bulabilirsiniz. Kavun büyüklüğünde bir mandalina düşünün, işte öyle bir şey. Dışı yeşil kabuklu, içi portakal kıvamında, bol C vitaminli ve sulu bir meyve. Tam bir pomelo bize çok geleceği için, Malezya’da bolca göreceğiniz soyulmuş dilimlenmiş meyve büfelerinden birinden büyükçe bir dilimini 2 Ringgit’e alıp denedik.
IPOH'DA NEREDE KALINIR?
Ipoh otelleri çok farklı seçeneklere sahip. Hosteller de var, Alaçatı’daki gibi özgün butik oteller de var, bizim tercih ettiğimiz gibi pansiyonlar da var. Biz son dakika çok uygun fiyata yer bulduğumuz için Shamrock Garden Guest House’u tercih ettik. Cumartesi gecesine 75 TL civarı bir şey ödedik ama odamız sadece bir ranzadan ibaretti diyebiliriz. Yine de tertemizdi, banyosu bize özeldi, yataklar büyüktü, İngilizce kanallar olan LCD televizyon ve mini buzdolabı vardı. Tabii Asya’da en bayıldığımız şey, en dandik otellerden en lüksüne kadar hepsinde kettle oluyor ve akşam odanıza geldiğinizde bir yorgunluk kahvesi içebiliyorsunuz. Ipoh Shamrock Garden’da ise bu kahvenizi içmek için veya sabah bir şeyler atıştırmak için hoş bir teras da var.
IPOH'YA NASIL GİDİLİR?
Kuala Lumpur’dan Ipoh’ya ulaşım, tren veya otobüsle sağlanabiliyor. Malezya’nın trenlerini kendi websitesinden satın almak oldukça zor olabiliyor, bu sebeple biz genelde otobüs, tren ve feribot bileti için easybook.com websitesini veya busonlineticket.com websitesini kullanıyoruz.
Ipoh trenleri çok çabuk dolduğu için de Ipoh’dan Kuala Lumpur’a gitmek için otobüs kullandık. Kişibaşı 20 Ringgit ödeyerek 5-6 saatte rahat rahat Kuala Lumpur’a vardık. Kuala Lumpur Ipoh treni ise 2 saat sürüyor ve 25-35 Ringgit civarında. Eğer siz de bizim yaptığımız gibi Cameron Highlands’den Ipoh’ya gitmek isterseniz yine otobüs kullanmalısınız. Tanah Rata’nın merkezindeki otobüs terminalinden Ipoh’ya günde 4-5 sefer var ve yine kişi başı 20-30 Ringgit. Cameron Highlands Ipoh arası yol yaklaşık 2-2,5 saat sürüyor ve yol acayip virajlı. Önlere doğru oturmanızı tavsiye ederiz.
Ipoh otobüs terminali Amanjaya Terminal, şehre 15 km uzakta ve ulaşım için Grab veya Uber kullanılıyor. Terminale vardığınızda etrafınıza bir bakının, genelde iki kullanımlık Grab veya Uber promosyon kodu oluyor, böylece şehir merkezine kadar 2 Ringgit’e gidebiliyorsunuz.