Marmaris Tekne Turu
Küçüklüğümden beri teknelerden çok hoşlanmamışımdır, deniz yolculuklarım şehiriçi ve adalar vapuruyla Akdeniz cruiselarından ibarettir. Annemler, 4 yıldır her sene, güney sahilleri senin, Yunan adaları benim yelkenliyle macera peşindeler, hatta yelken yarışlarına bile katılmış oldular. Bu sene, kardeşim ve ben de ekürilerine katılıp 5 günlük bir Selimiye yelkenli gezisine çıkıyoruz. Ben de bunları her gün blogda paylaşmaya karar verdim.
Dün gece İzmir'den akşamüzeri 6'da hareket ederek 3 saatlik, kekik kokulu ormanların arasından geçen bir yolculukla Marmaris yakınlarındaki Çınar Restoran'da hoş bir yemek yedikten sonra Orhaniye'deki teknemize vardık. Ben bu işten pek anlamıyorum ama yelkenlimizin tipi Bavaria imiş ve 2013 yapımı 15 metrelik bir tekneymiş. Herkes bayıldi, salon salomanje denildi ama bana göre yine de minicik bir ev burası. Her neyse teknemize yerleştik ve geceleme teknemizde yapıldı.
Sabah, güneşin de tepemizde ışımasıyla ısınan kamaramızdan, babamın bizi uyandıran sözleriyle kalktık ve Marmaris Martı Marina'da kahvaltımızı yaptık. Marinaların fiyatları çok abartı olamsa da, normale göre azıcık pahalı sanırım. Bir de, kendi aralarında bir dress code var sanırım, gelen geçen keten şortlarla geziyor. Bu arada şans işte, yelkenimizde problem varmış, biraz yelken takılmasını beklemek durumunda kaldık.
Teknedeki ilk günümüzün devamında, Selimiye'ye demirledik. Çok çok sakin bir koydu fakat bir o kadar da çok misafiri vardı, neredeyse marina ve restoranlar ağzına kadar doluydu. Gün batımında, jinekolog olan annemin deyimiyle "anne karnındaki su kadar huzurlu" bu koyda yüzdük ve bir akşam çayı içtik.
Dün gece İzmir'den akşamüzeri 6'da hareket ederek 3 saatlik, kekik kokulu ormanların arasından geçen bir yolculukla Marmaris yakınlarındaki Çınar Restoran'da hoş bir yemek yedikten sonra Orhaniye'deki teknemize vardık. Ben bu işten pek anlamıyorum ama yelkenlimizin tipi Bavaria imiş ve 2013 yapımı 15 metrelik bir tekneymiş. Herkes bayıldi, salon salomanje denildi ama bana göre yine de minicik bir ev burası. Her neyse teknemize yerleştik ve geceleme teknemizde yapıldı.
Sabah, güneşin de tepemizde ışımasıyla ısınan kamaramızdan, babamın bizi uyandıran sözleriyle kalktık ve Marmaris Martı Marina'da kahvaltımızı yaptık. Marinaların fiyatları çok abartı olamsa da, normale göre azıcık pahalı sanırım. Bir de, kendi aralarında bir dress code var sanırım, gelen geçen keten şortlarla geziyor. Bu arada şans işte, yelkenimizde problem varmış, biraz yelken takılmasını beklemek durumunda kaldık.
Teknedeki ilk günümüzün devamında, Selimiye'ye demirledik. Çok çok sakin bir koydu fakat bir o kadar da çok misafiri vardı, neredeyse marina ve restoranlar ağzına kadar doluydu. Gün batımında, jinekolog olan annemin deyimiyle "anne karnındaki su kadar huzurlu" bu koyda yüzdük ve bir akşam çayı içtik.
Koy boyunca sıralı ufak marketler, hediyelik eşyacılar ve yeşil ağaçların altında mantı-gözleme yapan basit beach tesisleri vardı. Bizim oturduğumuz yerde ise, hasır şapkalardan ışıklar yapılmıştı. Biz tabi, tekne sakinleri olarak, açık havada duşlarımızı aldık ve teknede sade ama şık elbiselerimizi giyerek bu kez de akşam yemeği için koya çıktık. Ve fark ettik ki lavabo pompalarıyla hunilerden yararlanarak yapılan sevimli ışıkları da ağaçlara gelişigüzel asmışlardı. Lezzetli mezelerimizle beraber rakılarımızı da yudumladık ve tatlı bir esintiyle ilk günün yorgunluğunu atmak üzere teknemize döndük.Yelkenli turumuzun 2. gününde, Selimiye'den çıktık ve rüzgarın da yaver gitmesiyle motorları kapattık ve 1,5 saat kadar yelken yaparak Dirsekbükü denilen bir koya demir attık. Suyun cam gibi mavi olması ve doğanın yeşil olmasının yanısıra bence insan yapımı tekneler ve yelkenler de göz alıcıydı.
Akşam saatlerine kadar denizin, güzel yemeklerimizin ve serinliğin tadını çıkarmamızda herhangi bir marinaya bağlanmadığımız için elektriğimizin olmamasının da rolü vardı. En azından benim için, bir internet çalışanı olarak durum böyleydi.
Hava karardığında koydaki bütün tekneler sessizliğe büründü, fakat uzun yelken direklerindeki gösterişli ışıklarıyla, dolunaya yaklaşmış parlak ayın gösterisi herşeyden güzeldi. Yelkenlide bulduğumuz kocaman bir mum ile aydınlanan muhabbetli soframızda şarkılar söylendi, yemekler yenildi. Ardından herkes köşesine çekildi ve uykuya geçti. 3. Günümüzün rotası Simi olacak.
Hava karardığında koydaki bütün tekneler sessizliğe büründü, fakat uzun yelken direklerindeki gösterişli ışıklarıyla, dolunaya yaklaşmış parlak ayın gösterisi herşeyden güzeldi. Yelkenlide bulduğumuz kocaman bir mum ile aydınlanan muhabbetli soframızda şarkılar söylendi, yemekler yenildi. Ardından herkes köşesine çekildi ve uykuya geçti. 3. Günümüzün rotası Simi olacak.