Hayatımızın belki de en güzel 6 ayını geçirdiğimiz Malezya'da başımıza nazar boncuğu diyebileceğimiz bir olay da geldi. Özellikle Uzakdoğu ile anılsa da dünyanın o hattındaki tüm ülkelerinde görülen Dang Humması olmuştum. Bu hastalığa yakalanalı neredeyse bir sene olmasına rağmen başımdan geçenleri yazıp yazmama konusunda çok şüphede kaldım. Özellikle devam eden ve edecek seyahatlerim boyunca annemin aklının bende kalmaması için başımdan geçenleri kimseyle paylaşmamıştım. Yaş 35 ama hala ana kuzusuyuz işte :) Fakat üzerinden geçen bu kadar zaman sonra bile ara ara bazı yan etkilerini gördüğüm bu hastalık ile ilgili yaşadıklarımı kendime saklamak istemedim.
DANG HUMMASI NEDİR, NASIL BİR HASTALIKTIR?
Dang Humması - Deng Humması ya da İngilizce ismiyle Dengue Fever hastalığı, çok ateş yapan ve aynı zamanda da insanın kemiklerinde neredeyse kırık acısı derecesinde ağrı yapan bir hastalıkmış; -mış diyorum çünkü bir yetişkin için ateşim gerçekten çok yükselse de kemiklerim hiç ağrımadı, hatta okuduklarımdan sonra kendimi bu açıdan çok şanslı sayıyorum. Dengue, kelime anlamıyla kemik kıran demek, yani aslında çeviriden ziyade bir yerelleştirme yapacak olsak Kemikkıran ateşi diyebiliriz kendisine.
DANG HUMMASI HASTALIĞI NASIL BULAŞIR?
Dang humması sadece hastalığın virüsüyle enfekte olmuş belli cins bir sivri sinek aracılığıyla bulaşıyor. Bu sinekler bizim bildiğimiz sivri sineklerden biraz daha iri ve siyah beyaz şeritlerle veya beneklerle kaplılar. Sabah gün doğumundaki ve akşam gün batımındaki serinlikte aktif oluyorlar. Biz 6 ay boyunca böyle bir serinlik hissetmedik ama onlar hissediyor demek ki :) Gördüğünüz her sinek size hastalık bulaştıracak diye bir kaide de yok, mesela Tuğçe ve ben aynı saatte aynı aynı yerde yemek yedik, ikimiz de sokulduk ama sadece ben hasta oldum. Bir nevi piyango bana vurdu diyebiliriz.
DANG HUMMASI BELİRTİLERİ
Hastalığın en büyük belirtisi tabii ki ateş. Ateşle beraber tüm vücudunuzu kaplayan bir kızarıklık geliyor. Eğer bir iki gün önce güneşlendiyseniz ve benim gibi beyaz tenliyseniz bu kızarıklığı güneş pembeliğiyle karıştırmanız çok olası. Ama burda bir fark var, cildinize bastırdığınızda eğer güneş yanığı ise bastığınız yer beyazlaşır, bu hastalıkta böyle bir şey olmuyor.
DANG HUMMASI NERELERDE GÖRÜLÜR?
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre dünya çapında 128 ülkede görülmekte. Her ne kadar ülkemizde sadece Uzakdoğu'ya özgü bir hastalıkmış gibi lanse edilse de Brezilya, ABD, Çin ve Meksika gibi -en azından benim- aklımıza bile gelmeyecek ülkelerde de görülebilen bu hastalık dünya üzerindeki 4 milyar kişiyi tehdit ediyor.
NEREDE HASTA OLDUM VE NELER YAŞADIM?
Kötüleştiğim gün Penang Adası'ndaydık, hastalığın 4 gün içinde bir takım işaretler verdiğini düşünürsek virüsü Penang'dan önce bulunduğumuz Langkawi adasında kaptığımı düşünüyoruz. Bu açıdan hasta olmadan önce neler yaptığınızı nerelere gittiğinizi ve neler yediğinizi sıkı sıkı takip etmelisiniz. Zira tropikal bir çok hastalığın belirtileri birbirine benziyor ve hikayeniz doktorlar için çok önemli.
Ben neler yaşadım?
Gecenin bir yarısı uyandım, dışarıda öyle bir yağmur vardı ki bir şimşeğin ışığı bitmeden öteki çakıyor, yağmur fırtınadan dolayı yere paralel yağıyor ve ben yanıyordum. Düşünün dışarısı da 40 derece siz de! Serinlemek için kapıyı açtım dışarısı daha sıcak! "Arkadaş adayı sel almış götürüyor, sanki yağmur yağmıyor da gökten dereler akıyor, bir meltem olmaz mı!" diye homur homur söylenirken Tuğçe'yi de uyandırmışım. Meğerse içerisi klimadan buzhaneye dönmüş haberim yok. Ertesi sabah hemen kaldığımız otelin karşısındaki polikliniğe gittik ama ateşimi bile ölçtüremedik. Neyse o gün havuza girip girip kendimi soğutarak geçti ve akşam trenimize binerek Kuala Lumpur'a geri döndük. Hayatımın en zor yolculuklarından biriydi. Soğuğuyla ünlü Malezya trenleri bile yetmemişti beni serinletmeye. Ertesi gün evimize vardığımızda ben hala Dang olduğumu reddediyordum ama Tuğçe'nin zoruyla gittiğimiz hastanede teşhisim konarak hastaneye yatışım yapıldı. Devam eden 4 gün boyunca hastanede kaldık.
Hastalığın sudan ve ateş düşürücü/ağrı kesicilerden başka hiç bir ilacı yok. Bana da bol bol serum ve su verdiler. Her gün kan sayımı yaptılar ve kan değerlerim olması gereken sınıra geldiğinde de taburcu ettiler.
Ağrım olmamasına rağmen inanın bu hastalık daha önce yaşadığınız hiç bir şeye benzemiyor. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki yürürken sanki ayaklarımda 80 kiloluk ağırlıklar varmış gibiydi. Kaslarım o kadar yorgundu ki televizyon seyrederken yorulup uyuyakalıyordum.
Ben neler yaşadım?
Gecenin bir yarısı uyandım, dışarıda öyle bir yağmur vardı ki bir şimşeğin ışığı bitmeden öteki çakıyor, yağmur fırtınadan dolayı yere paralel yağıyor ve ben yanıyordum. Düşünün dışarısı da 40 derece siz de! Serinlemek için kapıyı açtım dışarısı daha sıcak! "Arkadaş adayı sel almış götürüyor, sanki yağmur yağmıyor da gökten dereler akıyor, bir meltem olmaz mı!" diye homur homur söylenirken Tuğçe'yi de uyandırmışım. Meğerse içerisi klimadan buzhaneye dönmüş haberim yok. Ertesi sabah hemen kaldığımız otelin karşısındaki polikliniğe gittik ama ateşimi bile ölçtüremedik. Neyse o gün havuza girip girip kendimi soğutarak geçti ve akşam trenimize binerek Kuala Lumpur'a geri döndük. Hayatımın en zor yolculuklarından biriydi. Soğuğuyla ünlü Malezya trenleri bile yetmemişti beni serinletmeye. Ertesi gün evimize vardığımızda ben hala Dang olduğumu reddediyordum ama Tuğçe'nin zoruyla gittiğimiz hastanede teşhisim konarak hastaneye yatışım yapıldı. Devam eden 4 gün boyunca hastanede kaldık.
Hastalığın sudan ve ateş düşürücü/ağrı kesicilerden başka hiç bir ilacı yok. Bana da bol bol serum ve su verdiler. Her gün kan sayımı yaptılar ve kan değerlerim olması gereken sınıra geldiğinde de taburcu ettiler.
Ağrım olmamasına rağmen inanın bu hastalık daha önce yaşadığınız hiç bir şeye benzemiyor. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki yürürken sanki ayaklarımda 80 kiloluk ağırlıklar varmış gibiydi. Kaslarım o kadar yorgundu ki televizyon seyrederken yorulup uyuyakalıyordum.
HANGİ HASTANEDE KALDIM?
Biz, sigortamızın anlaşmalı olduğu Prince Court Medical Center'da kaldık. Kuala Lumpur'un merkezinde, tertemiz ve iyi bir hastaneydi. Tek kişilik, banyolu bir oda, yanımda da bir refakatçiye izin vardı. Tabii, biz sigortanın ödeyeceğini düşünmüştük ama salgın olduğu gerekçesiyle ödemeyi reddettiler. Yüksekçe bir fatura ödedik ama bu faturanın hin tarafı, ihtiyacınız olmadığı halde size yazılan gereksiz gereksiz ilaçlar, onları kontrol edip düşürtmeyi unutmayın. Biz bu durumla ilgili olarak yasal sürece başvurmayı düşündük çünkü aslında dang humması, Malezya'da resmi anlamda salgın olarak ilan edilmiş değil. Devlet hastaneleri biraz daha ucuz ama sonuçta sigortanız yoksa onlar da yine pahalı oluyor, bir de 2-4 kişilik odalarda kalmanız gerekiyor Kuala Lumpur'da.
HASTALIK HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER
*Ateşiniz çıkarsa ve riskli ülkelerden birindeyseniz ihmal etmeden hastaneye gidin.
*Hastalık damarlarınızın geçirgenliğini arttırarak plazma kaybı yaşamanıza sebep oluyor. Böylece alyuvar sayısı düşerken akyuvar sayısı artıyor ve bu da bazı komplikasyonlara sebep oluyor. İşin anahtarı bol su içmek.
*Hastalık epidemik yani salgın sayıldığı için sigorta ödediğiniz paraları karşılamaya yanaşmıyor. Ama bu, size tanı koyulana kadar yapılan işlemleri kapsamıyor. Yani teşhis konulana kadar yapılan testleri, verilen ilaçları sigortanızdan talep edebilirsiniz.
*Hastalık geçti zannediyorsunuz ama nekahat devresi neresinden baksan 10 gün daha devam ediyor. İştahsızlık ve yorgunluk sizi zor terk ediyor. Hatta o kadar ki 2 hafta kadar tırnaklarım bile uzamadı :)
*Belli bir süre sonra saçlarınız dökülmeye başlıyor. Benimkiler hastalıktan o kadar çok sonra dökülmeye başladılar ki, aradaki bağlantıyı dökülme başladıktan neredeyse 2 hafta sonra kurabildim. Forumlarda aratıp bu hastalığa kapılan başka insanların da ciddi saç dökülmesi yaşadığını ve bunun geçici olduğunu öğrendiğimde nasıl sevindiğimi anlatamam çünkü saçlarım o kadar çok dökülüyordu ki açıkçası kel kalacağıma karar verip bunalıma girmiştim. Ailemde o kadar çok kel var ki benim zamanım da geldi diye karaları bağlamışken döküntünün bu hastalık yüzünden olduğunu öğrenince neredeyse kurban kesecektim :) (Amcama ve abilerime selamlar :) Bu saç dökülmesinin sebebi vücudunuzun yorgun düşüp yeni folikül üretememesinden kaynaklanıyormuş. Bir ay kadar döküldükten sonra, ben güçlendikçe saçlarım da eski formuna döndü tabii.
*Hastalık damarlarınızın geçirgenliğini arttırarak plazma kaybı yaşamanıza sebep oluyor. Böylece alyuvar sayısı düşerken akyuvar sayısı artıyor ve bu da bazı komplikasyonlara sebep oluyor. İşin anahtarı bol su içmek.
*Hastalık epidemik yani salgın sayıldığı için sigorta ödediğiniz paraları karşılamaya yanaşmıyor. Ama bu, size tanı koyulana kadar yapılan işlemleri kapsamıyor. Yani teşhis konulana kadar yapılan testleri, verilen ilaçları sigortanızdan talep edebilirsiniz.
*Hastalık geçti zannediyorsunuz ama nekahat devresi neresinden baksan 10 gün daha devam ediyor. İştahsızlık ve yorgunluk sizi zor terk ediyor. Hatta o kadar ki 2 hafta kadar tırnaklarım bile uzamadı :)
*Belli bir süre sonra saçlarınız dökülmeye başlıyor. Benimkiler hastalıktan o kadar çok sonra dökülmeye başladılar ki, aradaki bağlantıyı dökülme başladıktan neredeyse 2 hafta sonra kurabildim. Forumlarda aratıp bu hastalığa kapılan başka insanların da ciddi saç dökülmesi yaşadığını ve bunun geçici olduğunu öğrendiğimde nasıl sevindiğimi anlatamam çünkü saçlarım o kadar çok dökülüyordu ki açıkçası kel kalacağıma karar verip bunalıma girmiştim. Ailemde o kadar çok kel var ki benim zamanım da geldi diye karaları bağlamışken döküntünün bu hastalık yüzünden olduğunu öğrenince neredeyse kurban kesecektim :) (Amcama ve abilerime selamlar :) Bu saç dökülmesinin sebebi vücudunuzun yorgun düşüp yeni folikül üretememesinden kaynaklanıyormuş. Bir ay kadar döküldükten sonra, ben güçlendikçe saçlarım da eski formuna döndü tabii.
*Dang humması aşısı yok, kendinizi korumak durumundasınız. DEET değeri yüksek sinek savarlar bu konuda en büyük yardımcınız olacaktır. Özellikle sineklerin aktif olduğu saatlerde kollarınızı ve bacaklarınızı kapatacak şekilde giyinmek de bu konuda yardımcı olacaktır.
*Bu hastalığı geçirdiyseniz ve daha önce hepatit aşısı olmadıysanız artık kan değerleriniz hep hepatit olmakla olmamak arasında çıkacak. En azından bende böyle oldu. Geldiğimden beri yaptırdığım iki kan sayımında da testlerde Hepatit B olmuşum gibi görünüyor. Bunun nedenini de sanki bir tıp öğrencisi gibi arayıp tarayarak bulduğumuz İngilizce makalelerden öğrendik. Bu makaleye göre Dang humması virüsü ile Hepatit B virüsü aynı proteinleri paylaşıyor ve yapılan test de gidip bu proteine yapışıyor ve sonuç olarak sanki hepatitmişsiniz gibi görünüyor. Aklınız karışmasın :) Tabii, bu bizim teorimiz, bir bilene danışmakta fayda var.
*Sinekler sabah erken ve akşam gün batarken aktifler, aman dikkat!
*Bu hastalığın olduğu ülkelerde, henüz kesin kanıtlanmamış olmakla beraber, papaya yapraklarının bu hastalığa iyi geldiği gibi yaygın bir düşünce var. Fakat aslında dang hummasından bağımsız olarak, papaya yaprakları kanınızdaki trombosit sayısını yükseltebiliyor, bu da hastalığın takibini zorlaştırıyor. O sebeple aman sakın doktorunuza sormadan böyle bir şey denemeyin.
*Peki trombositlerin sayısı düşüyormuş da ne oluyormuş? diyecek olursanız, kanınız pıhtılaşmakta zorlanıyor ve kendinizi çok yorgun hissediyorsunuz. Bu bağlamda ufak bir kesik veya maazallah bir kaza geçirecek olsanız kanama durdurulamayabilir. İşin tehlikesi burada, bana ilk iki gün dişlerimi bile fırçalatmadılar.
*Hastalık hakkında o kadar çok şey okudum ki naçizane bir isim önerim bile var: Kemikkıran Ateşi/Humması. Duy beni Sağlık Bakanlığı! :)
*Evet, Leyla Bilginel'in hastalığı bu hastalık :)
*Bu hastalığı geçirdiyseniz ve daha önce hepatit aşısı olmadıysanız artık kan değerleriniz hep hepatit olmakla olmamak arasında çıkacak. En azından bende böyle oldu. Geldiğimden beri yaptırdığım iki kan sayımında da testlerde Hepatit B olmuşum gibi görünüyor. Bunun nedenini de sanki bir tıp öğrencisi gibi arayıp tarayarak bulduğumuz İngilizce makalelerden öğrendik. Bu makaleye göre Dang humması virüsü ile Hepatit B virüsü aynı proteinleri paylaşıyor ve yapılan test de gidip bu proteine yapışıyor ve sonuç olarak sanki hepatitmişsiniz gibi görünüyor. Aklınız karışmasın :) Tabii, bu bizim teorimiz, bir bilene danışmakta fayda var.
*Sinekler sabah erken ve akşam gün batarken aktifler, aman dikkat!
*Bu hastalığın olduğu ülkelerde, henüz kesin kanıtlanmamış olmakla beraber, papaya yapraklarının bu hastalığa iyi geldiği gibi yaygın bir düşünce var. Fakat aslında dang hummasından bağımsız olarak, papaya yaprakları kanınızdaki trombosit sayısını yükseltebiliyor, bu da hastalığın takibini zorlaştırıyor. O sebeple aman sakın doktorunuza sormadan böyle bir şey denemeyin.
*Peki trombositlerin sayısı düşüyormuş da ne oluyormuş? diyecek olursanız, kanınız pıhtılaşmakta zorlanıyor ve kendinizi çok yorgun hissediyorsunuz. Bu bağlamda ufak bir kesik veya maazallah bir kaza geçirecek olsanız kanama durdurulamayabilir. İşin tehlikesi burada, bana ilk iki gün dişlerimi bile fırçalatmadılar.
*Hastalık hakkında o kadar çok şey okudum ki naçizane bir isim önerim bile var: Kemikkıran Ateşi/Humması. Duy beni Sağlık Bakanlığı! :)
*Evet, Leyla Bilginel'in hastalığı bu hastalık :)