DÜSSELDORF
Doğum günlerimiz arasında sadece 2 gün olması sebebiyle her sene Mayıs ayının ilk haftası seyahate çıkmayı gelenek haline getirdik. 2016 yılının rotası ise Almanya'nın Düsseldorf şehri oldu. Buraya gelmeden önce konuştuğumuz herkes buranın sıkıcı bir şehir olduğunu ve Düsseldorf yerine Köln'e gitmemiz gerektiğini söylese de biz bu şehre bayıldık. Zannediyorum bunda muhteşem havanın da etkisi vardı zira biz gelmeden önceki gün ortalık soğuktan kırılırken biz indiğimiz gün hava bahara dönmüştü. Kent cıvıl cıvıldı herkes barlara, kafelere ve nehir kıyısındaki çimlere yayılmıştı.
Bu şehrin en büyük artılarından biri de Amsterdam veya Brugge gibi bir çok turistik şehirlere ortalama bir saat içinde gidebiliyor olmanız. Düsseldorf sizi sarmazsa hemen atlayın bir trene ve hooop başka bir yerdesiniz. Bunların en yakını da tren ile yaklaşık yarım saat süren Köln. Biz Köln'e giderken tren kullandık ama bu seyahatleri daha önceden planlama şansınız varsa kesinlikle BlaBlaCar'ı kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Keza Avrupa'da trenler gerçekten çok pahalı.
Eğer buraya kısa bir süreliğine geliyorsanız herhangi bir telefon veya internet hattına ihtiyacınız olacağını sanmıyorum zira şehrin büyük meydanlarında belediyeye ait free-wifi noktaları varken, bir çok cafe ve restoranın da kendisine ait wi-fi hizmetleri var. Sadece Altstadt barlar sokağında problem yaşayabilirsiniz onu da hemen Marktplatz'a geçerek çözebilirsiniz :)
DÜSSELDORF'TA GEZİLECEK YERLER
Şehrin kompakt bir yapısı var, yani her yer birbirine çok yakın. Bu yüzden de gezmesi çok kolay, geniş geniş parkları, bahçeleri ve özellikle de Ren Nehri kıyısındaki kafeleri ile de çok güzel.
ALTSTADT
Neredeyse her eski Avrupa şehri gibi tabii ki Düsseldorf'un da eski bir şehir merkezi var. Burada tabii ki eski belediye binası, St. Lambertus Bazilikası derken bir çok eski yapı var, e tabi adı üzerinde "eski şehir" ama galiba buranın en önemli özelliği "Dünyanın En Uzun Barı" olarak anılıyor olması. Keza burada yaklaşık 1 km2'lik bir alana yayılmış 250'den fazla bar ve pub var. Bilen bilir (biz bilmiyormuşuz:) Toten Hosen isimli grup "Altbierlied" (siyah bira şarkısı) şarkısını buraya adayınca bu sokak da patlamış gitmiş. Bu barlarda atıştırmalık yiyecekler bulabileceğiniz gibi bazılarında dört başı mamur öğünler de bulunuyor. Buraya has bira "Alt" dedikleri, açık renkli ve içimi çok kolay olan lezzetli bir bira. Yanında da sosis ve buraya has az acılı hardalıyla tam ağzınıza layık.
Altstadt'da görülmesi gereken başka bir yer de Noel zamanlarında ve diğer festivallerde şenliklere evsahipliği yapan Marktplatz. Biz buradayken hiç bir etkinlik yoktu fakat şenlik zamanlarında rengarenk ve eğlenceli bir yer oluyormuş.
Altstadt'tan hemen Ren kıyısına doğru çıkarkenki meydanda bulunan Schlossturm yani gemicilik müzesi de özellikle gece ışıklandırmasıyla harika görünüyor. Bu meydandaki restoran ve kafelerde sosis ve kuşkonmazlı lokal yemek ve içki sunuyorlar. Meğerse kuşkonmaz buranın en gurur duyduğu mamüllerinden biriymiş, bayılıyorlar kuşkonmaza.
Gece bu şehirde bize göre daha geç battığı için siz de önce kuşkonmazlı güzel bir yemek ve Alt bira ile saatlerce etrafı izleyip vakit geçirebilirsiniz. Burada sıkılırsanız hemen nehir kıyısında Rheintreppen yani Ren Merdivenleri dedikleri merdivenlere geçip sokak sanatçılarının gösterilerini izleyebilirsiniz. Biz genel olarak Afrikalı dansçılara denk gelsek de başka başka gösteriler de oluyormuş.
KÖNIGSALLEE
Burası Düsseldorf'un Alsancak'ı, Etiler'i, tek farkı ortasından çevresini yemyeşil çimlerin kapladığı bir derenin geçiyor olması. Tabii ki bir bahar gününde bu manzaranın tadına doyum olmuyor. Sokağı bir baştan diğerine yürüdüğünüzde karşınıza harika bir park ve hemen karşısında da o tarihi şehrin göbeğine inşa edilmiş fütüristik bir AVM çıkıyor.
Düsseldorf zaten çok küçük bir şehir olduğu için buraları kaçırma şansınız pek yok ama gene de buralara gelirseniz ismi Kö-Bogen olan bu AVM'nin tam karşısında bulunan parkta biraz dinlenin. İçindeki göletin karşısındaki banklara yayılın ve kuşların gölete nasıl pike yaptığını izleyin. Biz bunu gittiğimiz her yerde yapıyoruz çünkü bize göre o şehirde biraz yavaşlayıp, oranın atmosferini içinize çekmezseniz taa oralara kadar gitmenin ne anlamı var ki? :)
KÖ-BOGEN
Şehrin tam göbeğine çelik ve doğal taş kullanılarak inşa edilmiş, şehrin dokusuna pek uymasa da olduğu yerde göze çok estetik gelen bir AVM. İki farklı bina şeklinde tasarlanmış ve bu ikisinin arasına serpiştirilen kafeler, restoranlar ve lüks mağazalarla tam bir alışveriş cenneti olan çok güzel bir yer. Eğer alışveriş yapmayacaksanız bile çalışanları dahil İtalyanlardan oluşan bir İtalyan restoranı olan Palio Poccino'da en azından bir kahve için. Size İtalyanca hoş geldiniz diyeceklerdir şaşırmayın :)
CARLSTADT
Burası Altstadt'a yürüyerek belki de 10 dakikadan daha yakın olan bir yer. Küçük mağazaları ve kafeleriyle olduğu kadar Carlsplatz'a Pazartesi'den Cumartesi gününe kadar her gün kurulan pazarıyla da çok ünlü. Bu pazar daha önceleri bir üretici pazarıyken şimdilerde gurme cenneti olarak nitelendiriliyor. Gerçekten de yerel yemek arayışımız içinde en lezzetli yemeklerden birini burada yemiştik.
REN NEHRİ
Bir çok Avrupa şehrinde olduğu gibi Düsseldorf da varlığını bu nehre borçlu. 1230 km'lik uzunluğuyla çok büyük bir ticaret ağı olan bu nehir Düsseldorf'un da merkezinde bulunuyor. Nehir kıyısı boyunca inşa edilmiş yürüyüş,koşu ve bisiklet yollarıyla spor sevenleri ağırladığı gibi harika kafeleri ve restoranlarıyla da bizim gibi tembelleri ağırlıyor. Tabii ki azıcık güneş gördüklerinde erkeklerin nargilelerini alıp kızların da bikinilerini giyip hemen koştukları çimleri de unutmamak lazım.
Ren nehrinin hemen kıyısında Rheinturm yani Ren Kulesi ismiyle anılan bir de televizyon kulesi var. Burası 240 metre yükseklikten panoramik bir Düsseldorf manzarası sunan turistik bir yer. Yukarıya sadece manzarayı izlemek için çıkabileceğiniz gibi önceden rezervasyon yaptırarak içinde bulunan restoranda yemek de yiyebilirsiniz. Unutmadan eklemek lazım Almanya'nın en büyük dijital saati de bu kulenin üzerinde. Biz hep beraber (hem de orada büyümüş bir arkadaşımız dahil) bu dijital saati okumaya çalışsak da yapamadık, deneyin belki siz yaparsınız :)
Bir de Ren Nehri kıyısında bulunan opera binası var. Avrupa'nın önde gelen opera binalarından olan Deutsche Oper am Rhein, yılda ortalama 40 opera sergiliyormuş. Bizse uzaktan resmini çektik =).
MEDIANHAFFEN
Ren Nehri kenarından yürümek burada başlı başına bir etkinlik. Sırada şehrin en hip ve trendy bölgelerinden biri olan Medianhaffen var. Düsseldorf'ta gece hayatı dediğiniz zaman herkes size burayı öneriyor. Bu bölge eski liman bölgesinin şehir hayatına katılabilmesi ve popülerleşmesi amacıyla bizzat şehir yöneticileri tarafından projelendirilmiş. Ünlü Amerikalı mimar Frank Gehry'nin binaları buranın en göze çarpan ve belki de en ünlü yapıları. Komşu üç bina buraya sanki ışınlanmış gibi duruyor. Bkz:Fringe :) Aslına bakarsanız amaçlarına da ulaşmış gibi görünüyorlar keza bölgenin popülerleşmesiyle civarına onlarca cafe ve restoran açılmış.
Biz Ren kıyısından yaptığımız uzun bir yürüyüşten ve çektiğimiz onlarca fotoğraftan sonra yorulup Vapiano isimli cici bir kafeye oturduk ve çok da ilginç bir oyun öğrendik arkadaşlarımızdan. "Alman usulü hesap" anlayışının dibine vuran mekan içeriye girdiğinizde size elektronik bir kart veriyor ve herkesin hesabını ayrı tutmasını sağlıyor, bunu bir oyuna çeviren arkadaşlarımız ise herkesin kartını karıştırıp bir daha dağıtıyorlar. Artık kime ne denk gelirse :) Biz mi? Biz neredeyse kendi hesabımızı ödedik ama bazı arkadaşlar bu oyundan zararlı çıktı :)
Söylediğimiz gibi Medianhaffen'da bir çok güzel mekan var. Bunlardan biri de Hyatt Regency Hotel'in çatısında bulunan Pebble's Terrace isimli ikonik bar. İsmiyle müsemma olan bu bar gerçekten de bir çakıl taşı formunda ve parlak kaplamasıyla şehrin neredeyse her yerinden görünüyor. Terasta harika bir Ren ve Düsseldorf manzarası sunan bu barı ajandanıza kesinlikle eklemelisiniz. Biz buraya gün batarken geldik ve iyiki de öyle yapmışız çünkü bu terasta gün batımı bir harika izleniyor.
DÜSSELDORF'UN TAM ORTASI
Sebebini bilemiyoruz ama Düsseldorf'un tam ortasını konutsal bir bölgenin oraya işaretlemişler. Biz de bulmuşken resimsiz geçmedik.
Düsseldorfer Schauspielhaus
Bernhard Pfau tarafından tasarlanmıs olan ve 1970'te açılan tiyatro binası bize biraz Guggenheim'ı hatırlattı. En azından onun kadar ikonik bir bina.
DÜSSELDORF'TA NE YENİR?
Eğer mevsiminde denk gelirseniz buranın en yaygın yiyeceğini kuşkonmaz zannedebilirsiniz zira restoranlarda özellikle kuşkonmazlı bir çok yemek bulabiliyorsunuz. Restoranların haricinde pazarlardan da çiğ olarak da alabileceğiniz bu sebzeyi denemediyseniz burası iyi bir başlangıç olabilir. Biz Altstadt'da bulunan Schwan Restaurant'ta deneyecektik ama maalesef kalmamıştı. Onun yerine schnitzel ve bezelye çorbası denedik.
Özellikle Carlsplatz pazar yerindeki restoranları denemelisiniz. Bu şehrin her yerindeki sosisli arabalarından sosis alıp yiyebilirsiniz, zaten Almanya demek biraz da sosis demek değil mi? :) Ayrıca yerel restoranlarda mercimek, köfte gibi sulu yemeklerin yanında da her tür sosis sipariş edebiliyorsunuz. Yok ben yerel yemek istemiyorum derseniz şehirde Japon restoranından Meksika restoranına kadar hepsi mevcut, tabii ki dönerciler de.
Bu arada son günümüzde de patates mücverinin yanında elma püresi getirmelerini ağzımız açık izledik. Kulağa kötü geliyor ama tadı hiç fena değildi.
Yerel ve sert içki killepitsch için 1955'ten bu yana açık olan Et Kabüffke'ye, yerel bira altbier içinse 1848'den beri aynı tarifle bu birayı üreten Im Füchschen'e gitmeyi sakın ihmal etmeyin.
Düsseldorf'ta yaşayan kuzenim Didem'in bizi götürdüğü Tussmannstrasse'de bulunan Suli's Cafe ise bir kahve içmek için çok hoş bir ortama sahip. Ufak tefek detaylar ve gün ışığı ile süslenen kafenin sahibi Faslı, bu da biraz ortama yansımış ve çok samimi bir kafe ortaya çıkmış.
DÜSSELDORF'A NASIL GELİNİR?
Düsseldorf'a İzmir, Ankara veya İstanbul'dan THY, Atlasglobal, Sunexpress veya Pegasus haftanın belirli günlerinde uçuyor. Bu bağlamda kolayca gidilebilen bir kaç Avrupa şehrinden biri diyebiliriz. Havaalanına indikten sonra şehre gitmek için birden fazla metot olmasına rağmen biz Hauptbahnoff'a çok yakın bir otelde konakladığımız için S-Bahn'ı tercih ettik. Yaklaşık 25-30 dakikalık bir yolculuk sonrasında şehir merkezine ulaşabileceğiniz S-Bahn bu anlamda çok pratik.
DÜSSELDORF'TA NEREDE KALINIR?
Düsseldorf Almanya'nın fuarlar kenti ve moda merkezi olması sebebiyle farklı konaklama seçenekleri sunuyor. Limanda bulunan Hyatt Regency, Hilton veya Sheraton gibi lüks otellerde kalabileceğiniz gibi, dünyanın neredeyse turistik her yerinde olan ibis otellerinde de kalabilirsiniz. Biz tabii ki hem kaliteden hem de uygun fiyattan ödün vermeyen bu zincirin Ibis Düsseldorf City isimli halkasında konakladık ve inanın çok da memnun kaldık. Hauptbahnoff'a sadece 200 metre uzaklıktaki bu otelin yorumları arasında güvenlik bir çekince gibi görünse de kötü hiçbir şey yaşamadık. Detaylı incelememiz burada.
DÜSSELDORF'TAN NE ALINIR?
Burası birçok turistik noktaya göre daha çok hediyelik eşya sunuyor aslında ziyaretçilerine. En başta Killepitsch denen ve tamamen buraya has bitkisel bazlı bir likör var. Kendileri 90 farklı meyve, ot ve baharattan yapılıyormuş. Bir diğer popüler hediyelik ise gene buraya has olduğu iddia edilen ama bana herhangi başka bir hardaldan daha lezzetli gelmeyen hardalları. Evet lezzeti yerinde ama unutulmaz değil, ama size sattıkları şekilde, mavi renkli porselen kabın içinde hardal güzel bir hediyelik. Ve tabii ki magnetler, kupalar veya t-shirtler şehrin her yerinde bulabileceğiniz diğer hediyelikler.